Ana içeriğe atla

Camlar ve Kasvet

Teşekkürler İlker Pamukçu.


sırlı camların arkasında yaşam ;bir tutumluk canı var
elimi atsam yanımda, atmasam kocaman bir sabır taşında
camlarla bağlansam da hayata, can vermez anım bana
düşeceğim boşluğun elleri vurur azıcık aklımın alnına
çağırır dalgalar sarıp yorgan olmaya yastık olmaya ...

sırlı camlarda bulmak istesem yaşamı, bir sır var paylaşamam
sırrına erdiysem eritir beni, aslına döndürür anlamam
fırtınam boram kasırgam bildiğim ne varsa uçuran
durur o anda , taş olur bedenim gidemem kalamam
seslenirim bir uçurum kenarından kimseye duyuramam ...


geceler ve gündüzler kardeş oldu bu camların ardında
yıllar atladılar derinlere, bakmadan ağıtlarıma da
sevdalar camlarda ,sevdalar canlarda ,sevdalar anlarda
yaşamın kıyısında gidip geldiğim zavallı zamanlarda
ağlayamam, gülemem, görmek istediğimi de bilemem ...




Selma Dönmez 26 mart 2009

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

susmak ve susamak arasında bir yaşam

İNdi Tİ sesiyle HAR bırakarak sevgi liler günü hediyesi bu dedi sesizce _______________________________________________ saniye ucunda _ziftin peki _ yaşam sevindi son üzülmeydi bu arsızlığı tanımayan taba bir ruhun bun kazanı kaynadı karadelik sınırında kaç renkti travmalar tutundu en koyusuna  yanılgıydı hep  aşk sevişemedi gökyüzünde k araf atmalar elma yasakken elmaydı, yasaksa çekici... ellerini buz boşluğuna atmadan  kaç asır geçti düşünme kuyularında sonsuzluk veya onsuzluk seçimlerinde intiharlarını yazdı sil baştan ya günahın cazibesi vardı, ya da cazibenin günahı... istanbul saten çarşaf gibi sarmadan didiklerken karadul masum bir beyni  Yarım kalmış bir  şiir in Son dizesinde kumtaşı duvar tonunda esrik tenler  İN sesi lacivert Tİ sesi  siyah tı  HARis bir  aşk a kelepçeli pembe ikinci bir şans aramadı harrran gürran /tuttu attı gençliği imiğinden... Susarak Yaşamak ve susarak ölmek/ susayarak  aşk a ve anlatmaya ...susmamalı, susamamalı gençler!

Her yolculuk bir kendine dönüştür

mimiksiz günlerde kutluyorum seni özgürlüğüm aksak bir kent şerefine  bem beyaz  kadehim sıkılmış şairlerin bunları camlara vuruyor gül mekten çıldırıyorum oransız bir semtte oranlı bir kahve içiyorum seninle kendime geliyorum genç bir binayı griye boyamışlar halinden memnun hiç ağlamıyor göz  kırpıyorum epeydir garip şeyler oluyor bir dramın kolunu tutuyorum seviyorum diye bağırıyorum aşık değilim biliyorum kentimi terkediyorum  kapat müziği muavin  bu kentte bağ görmeden büyüdüm ben... aksak kentim ana kentim kal kapkara  memleketi biz mi kurtardık  buradan yıllarca?  özgürlüğüm her şeyim  muavin geldi mi hareket saatim?   Selma Dönmez 4 mart 2013

Ben böyle bir resimde öldüm

çiçek   çiçek ti tuval, sen suyla oynadın tüm  şiir lerimin arasında çocuk lar kar topu attı eldivenlerinde yıldızlarla alışmalı, sen  çocuk ları boya, ben uçarım dizelerin aryasında  aldırma karlara  *********** renkleri karıştırıp  hüzün leri bağlar  her darbe imlası  dünya  dillerinin kırmızı  kaç tondur yakılan yaşamlarda kim dedi ağlamadığını hey canım renklerin  bir omuza dayamıştır bazen başını bir kılıç kınından çıkıp bölmüştür  sonra tüm yaşanmışlıkları  fırça ve kalem  dilsiz kahvesi kadar dingin ve anlaşılır  şairin dili kalemi,  şiir ler elleri sözcükleri ruhlara serper dizeler bakar tuvallere aşıkane şiir  kirletmez hiç bir tablonun renklerini renkler ustaların ellerinde yaldız yaldız sarıya aşık olana dek  mor bir salkımda kaybolur mu umutlar alışmalı, ağlar renk fazlasında suluboyalar ben hint sarısı bir güne doğdum  İstanbul sensizdi resimler  vapurları kim boyamıştı böyle ustaca?  kim yıkadı  kelime leri sormadan ressama ben böyle bir resimde öldüm  İstanbul   göz yaşl