Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sevda Hakkı

Şiirin Hikayesi Kıyametler kopuyor zavallı yüreğimde Tükendim tükendim tükendim artık Hiçmi özlemedin hiç mi hakkım yok Bir ara bir sor allah aşkına diyen zamanı geçirmiş tüm aşıklara...kayahan ustaya saygılarımızla... ... sevdanın hakkını istemişsin. aldatıldım demişsin... hakkı nedir sevdanın... sadece ağlamak...şiir yazmak. bunun hakkını veremem. sana bunun için söz veremem. sevda okyanusta fırtınadır. yakalanan gemi ıslanır... sevdanın hakkı sevmektir. buda sevene ait bir hak demektir. hakkın bende kaldıysa helal et...ağır gelir. sen yeni sevdalar çağır gelir... Selma dönmez 5 mart 2009

Kedi tırnağı dinle beni

turuncu kıskançlık rengidir bana. sarı elele tutuşmaya özlem. kırmızı azarların rengidir. gögem rengi annemin sırtı beyaz ,onu gördüğümde yüzü ... kedi tırnağı biliyormusun? ben hiç babama aşık olmadım. hiç kıskanmadım küçük kızları ve hiç ağlamadım ... ben babamı sana bıraktım kedi tırnağı. hep sarılmak istedim ... sen sarıl yerime renklerinle sevgi ver ben aşık olamadım ,sen oluver ... Selma dönmez 6 mart 2009

Dişidir gemiler

dişidir gemiler ince bir çığlıkla şarkı söyler geceleri sahnesi okyanuslar dişidir gemiler salına salına gider... dişidir gemiler eteklerine sarılan okyanus öfkesine güler başında esen fırtına sevdasına gönlü titrer beste yapar gemiler... dişidir gemiler eğer ondaysanız ve onlaysanız anlamazsanız ,aşkını sevdasını karanlığın içinde sarar sarmalar. atar okyanus sularındaki ayrı bir sevdaya sizi... Selma Dönmez 7 mart 2009

Selmin

gene sabahları gelip kaldırsan beni kızsan çekik gözlerinde kaynak yaparken bahar dallarında kuşlar gibi şakısam gönlünü alsam gene ... otuzaltı yıl geçmiş sensiz ankarada çetin olurdu kışlar ben gittim ,sende bitirdin karları, damlardan sarkan havuçları ... maskenin yollarına kaçtığımız ayaz sabahlar geceleri yazdığımız mektuplar saatler uçar mıydı beraberken ? yokuş aşağı yuvarladağımız ipler... sen gönlümdeki kadim dostumsun yanıp gitmiş sigara iyidir içilmişten benim dostum bence seçilmişten yılları kaçırdık ,günler geçilmişken ... arkadaş sevmek kendini sevmektir iyisini bulmak iğne deliğinden geçmektir dört yıl altıay yirmisekiz gün daha beklerim buda bence zamanı seçmektir... Selma Dönmez 8 mart 2009

Yüreğim gözlerimde

yağmur yağıyor bugün istanbul’ da yüreğimi aldım ellerime yıkadım ,yıkadım, yıkadım. anlamadım ,neden ıslanmıyor ? baharlar gelin etmiş şeftaliyi kayısıyı onlar bile ağladılar yağmurda bir yüreğim ıslanmadı ... şarkılar söyledim içimden hep aynı şarkıydı ,birde baktım takılmış orda bir yerde. bulutlar yağmurla indiler gönlüme. çamlar ağladı ,selviler ağladı. bir yüreğim ıslanmadı ... yağmur yakışıyor be istanbul ! kokun aşk oluyor yağmurda yüreğimi geri koydum yerine gözlerimden yüreğime inen bu küçücük anda baktımki ben istanbul değil ağlayan yüreğim gözlerimden inen ... Selma Dönmez 10 mart 2009

Saçma

hoşgeldin çatışmaya... yüreğimde silahlı milisler var top tüfek tank sesleri vurulursun belki belkide arada kalırsın geri çekil... bu takip edip kaçmaya benzemez savaş alanına girip savaşmadan bu savaşta kaybın büyük umudun küçük geri çekil... güle güle diyeceğim gözlerimle seveceğim sen alışıksın kaçmalara gelmez yüreğin saçmalara vakit tamam geri çekil... Selma Dönmez 11 mart 2009

Altın Vuruş

olmazki böylesi vuruşlar istemem ıssız dokunuşlar uzaktan görmek yetmez bana dukunmalıyım siyah güllere ... asrın sevdası dedi sarı kız bana içim titredi üşüdüm temmuz sıcağında. yazmadı tarih dedim ağlayarak güldüm, ve selam verdim ölümlere ... sandığımda sevdalar da var ayrılıklarda ruhumda yaşamda var ölümde sana yanıt veremem dillerim ağılı yazamam artık ellerim bağlı ... her neredeysen orda kal öylece sevda farz ayrılık sünnet bil böylece bazen kaybeder insan kazanarak sevda büyür gözbebeğinde onu anarak... unut gitsin demiyorum ,diyemiyorum. koklamadığın çiçeği kıyar mısın koparmaya? bırak kalsın zehirin zembereğin içinde altın vuruş yaptın sen fi tarihinde ... Selma Dönmez 15 mart 2009

Rölans

Şiirin Hikayesi Rest çekilmiş ama merakta etmiyor değilim muhatabını rölans mı dedi varım mı? diye sordu şair..tebessüm edip yolladık..yanıtımızdır.... ilker pamukçu üstada saygılarımızla... ... karanlık bir oda duvarda iki tablo kırmızılı kadın siyahlı adam adam uzun kadın kısa ortada yuvarlak maun bir masa... yüreğimi koydum ortaya, başladık oynamaya sinek , maça , karo , kupa rölans , sürrolans sonunda kaybettim be ekselans... Selma Dönmez 19 mart 2009

Selmin 2

bakma bana öyle siyah beyaz kolay değil kuşun kanadında güneşi ıskalamak ,kolay değil bulutlarda dolulara yakalanmak ... bakma bana öyle en masum halinle bu beni silahsız öldürüşün ellerim gemici halatında kollarım zaten yoktu ... düne ait tohumlar kurudu ambarında harman yapmadın , ekin yandı tarlada. bir savaştan yorgun çıksan da gelincikler savaş çiçeğidir unutma ... verilmemiş söz, gülünmemiş göz gibi yüreğin üflesem sönecek köz gibi affet birtanem sevgimden başka birşey veremedim ,yabani dut gibi ... Selma Dönmez 21 mart 2009

Mor Sarmaşık

mor çiçekli sarmaşık anımsamaz ayın o zamanlar nasıl aydınlattığını yüreğimin en karanlık sokağını ben de kalmış sevdalar kinsizce bir adımı takip eder sessizce ... deliliğm de sevdadan bi parça sevdam da deliliğimden insan sadece iyi diye sevilmez yürek bu bilir mi aklın yolunu ? şaşırır bazen sağını solunu... her dalına bir yanlışımı astım her çiçeğinde yüreğimi bastım sarmaşık hatalarım benim sonuna kadar kefilim sevdadan yana sefilim ... sen ıslandıkça sevda yağmurlarıyla hesap sordummu ben sana ? sevdanın biri sana biri bana bırak orda kalsın ayım güneşim ayrılıklar benim ruh eşim ... değmez be sarmaşık ağlama geliyor hazan sonunda dayadık merdiveni yolun sonuna sen toprağına ben toprağıma ağlayan bile olmaz sonunda ... Selma Dönmez 23 mart 2009

Camlar ve Kasvet

Teşekkürler İlker Pamukçu. sırlı camların arkasında yaşam ;bir tutumluk canı var elimi atsam yanımda, atmasam kocaman bir sabır taşında camlarla bağlansam da hayata, can vermez anım bana düşeceğim boşluğun elleri vurur azıcık aklımın alnına çağırır dalgalar sarıp yorgan olmaya yastık olmaya ... sırlı camlarda bulmak istesem yaşamı, bir sır var paylaşamam sırrına erdiysem eritir beni, aslına döndürür anlamam fırtınam boram kasırgam bildiğim ne varsa uçuran durur o anda , taş olur bedenim gidemem kalamam seslenirim bir uçurum kenarından kimseye duyuramam ... geceler ve gündüzler kardeş oldu bu camların ardında yıllar atladılar derinlere, bakmadan ağıtlarıma da sevdalar camlarda ,sevdalar canlarda ,sevdalar anlarda yaşamın kıyısında gidip geldiğim zavallı zamanlarda ağlayamam, gülemem, görmek istediğimi de bilemem ... Selma Dönmez 26 mart 2009

Dar giysidir gençlik..

Asırlar geçmiş gençliğimin gölgesi üzerinden Sudan çıkmış kedi duygusundayım bu duruşta Anlaşılmasın ne dediğim istiyorum ,öyle anlaşılmasın ki Ben bile düşüneyim...Niye demiştim ? Niye niye ? Karanlığım yoktu, çiceklerin açtığı bana malum olurdu Cemreler bir emrimle yeryüzüne düşer ve gülerlerdi Gölgesinde seviştiğimiz sular öper miydi gözbebeğimizi ? Çamlar dokunuşuma titrer miydi ? Ürkek ve korkak ... Asırlar geçmiş gençliğimin adım izleri üzerinden Bu anason kokusu siner miydi? Gecelerimize nikotinimsi Sabahların uyutmayan aşıkane konuşmalarında İstanbul anlar mıydı ?Kimler aşık ? Kimler deli ? Peşimdeki gölge nereye kadar gelebilir? Ellleri kelepçeli Karanlığın izlerini takip etmek bir bakışın ucunda Sabahı bulmak kafayı bulmaktan kolay mıydı akşamın kızılında ? Karışmayan saatler, günler, ayların olduğu genç yıllarda ... Gençliğim gölgelerde ,gençliğim adım izlerinde Gençliğim bir ağacın yeşil gözlerinde zincire vuruldu Artık zaman ,mekan, gece ,gündüz ,dakika ,saat kalmamış Merd

Ayazda bir saka

lodos var yine İstanbul ’da Duaları kapalı dudaklarında Aklı bitimsiz duygularının Önüne geçmesin kalsın ... Duyguları deniz sakinliğinde Aklı firari göl sınırlılığında Kalsa da kalmasa da... Vurulmuştur o bir dev çınara Görünmek istemez Ağlayan sessiz Yağmurlu rüzgara ... Dokunduğun ilk ten olacaktır. Öldüğün beden !... Sorma neden ? Artık ilkbaharın , sonbaharın Kışın yazın Senin tek nazın Olsa da olmasa da... Sen de teslim ol bir papatyaya. hava kurak ve ayaz. Aklın çiçeğinde kalsın Saka kuşları sevmez Başka yuva Bakma sen Havada esen ayaza ... 3 nisan 2009 selma dönmez

Tını ve Gece

sadece tınısıydı şikayetim sadece kelime hoyrat anlatamamak.. yoksa nedir ki yaşamak ? hani hep derdiniz söyleyiniz "yaşam içinizde kalmasına değmez" sadece tınısıydı gecenin... ben mi narindim gece ? gece mi narindi yoksa ?... kırılmazsanız uymadı geceme gölge çıktı önüme savunmada sizi... neden bu kadar naif hissettim bahardan mı ? bilemem... size bıraktım denizleri ,baharları sevdalı şiirleri hoyrat gelen tınıları... aslında birşey de yokmuş tınılarda ruhumun canı sıkkın yaşadığından bıkkın ona bir ders vermek gerek azıcık susması gerek... selma dönmez 6 nisan 2009

Sevda yükü

ey dünyanın tüm taşları!... durun!... ben kıracağım sizi dünyanın madenlerini ben arayacağım. tüm analar!... ben varım yerinize doğurayım çocuklarınızı... vardiyalar benim olsun üç beş nöbetlerine gerek kalmaz mesaileri de ben yaparım yüklerinizi bana verin taşımayın ey hamallar! uzun yol seferleri de benim olsun... yeter ki alın çilgın sevdalarımı yürek çarpıntılarımı. ilkbaharlarım sonbaharlarım sizin olsun ağlamalarım yeter ki alın alın bu başbelalarımı.. Selma Dönmez 4 ekim 2009

küflenmiştir özürler...

özürler yüzyıllık, küflenmiş yosun tutmuş, mahzende ahh!.. geceleri ağlarım ben... gündüzlere saldım yüzsüz özürleri gecikmiş bedelleri öder gözyaşıyla insan bir sabahın grisinde çalan şarkı nisan yağmuru saflığında adam eder insanı. özürlerin küfünü temizlemez hiçbir güzel söz hiçbir ateş ve sendeki köz insafını el almış yüreğim şarkılar da ağlar ama sana kısır gözyaşlarım kalmadı kalbimde kiralık köşe. yazma! okuma ! konuşma ! anlatma! bütün emir cümlelerim olumsuz sana. gülme! ağlama! yağma yağmurlarınla bu nisanda deli aklıma . saçlarıma aşkla bakma şarkılar tutma gülen gözlerime. anla... anla ki vaat edilmiş mutluluk sana ancak yüzyıl önceki renkli rüyalarda... selma dönmez 14 nisan 2009

Teneke kalp

kalbin taştan diyorsun ah!... yanılıyorsun bilmiyorsun... tamamen sactan tenekeci kesti şekli güzel verdi oluklar da döşedi. yoktun görmedin karlar yağdı üstüne dolulara dayandı fırtınalar atlattı yağmurlar sessizce indi oluklarından ... serçeler yuva yaptı kalbimin kenarlarına. hiçbiri kalmadı gönlümün baharlarına senin gibi gittiler kalbin taştan diyorsun ah!... sactan bilmiyorsun... Selma Dönmez 16 nisan 2009

Emrin olur ruhum

bir çukur kazmalıyım derin olsun. belende de olur gönende de toprak nemli olsun, tohumu geçen baharlardan hediye. kazın!... en ufağından büyük olmasın sığarım ben. ayak ucuma sevdalarımı başucuma yüreğimi koyun. tuzlu sularımla yıkandı yıllarca dayanır her badireye.. anılarımı ellerime alırım aşklarımın yüzü suyu hürmetine. vazgeçilmez zamanlarımın tüm canlılığı dursun;belki yanılırım. üstüne yol yapabilirsiniz kırmızı kamyonlar geçsin arada. sevdim de ne oldu yazar. bilirsiniz...! bu adamların derin sevdalarını çocukca merak ederim. köz olmuş sözlerle yazıp söylenmeyen ... belki durur anlatırlar. ya erik ya kızılcık bir ağac dikin, farketmez . iki çaput da benden üstüne dilekleri bağlansın sevgiyle. bugün derin çukur sevdası gelmiş ruhumun ücra bir yerinden istedi .ne yapalım en derininden ben de ayrık otu isterim en yeşilinden beklemiyor;benim canım ruhum hadi,bir kerede yerine gelsin dileğin. selma dönmez 19 nisan 2004

Sızar sevgim...

Şiirin Hikayesi can suyunda sevgi alamayanlar ömür boyu sevgi sızdırırlar.aşk da bebek gibidir,iki kişinin istemesi gerekir.hükmen mağlup yoksa; bebekte , aşkta.. -------------------------------------------------------------------------------- beklenmedik konuktum ben bir cansuyunda beklerken. bilemedim, can verilip sevgi sayılacağını... aktım,can verenlere ben. sevgiye nakış işlenmeyen yerde kalamadı gönlüm. hep gitti, kalana gülmedi... yoksa ;emeğin hası, sevginin ası tutulsun, sevdanın yetmiş yıl yası beklenmedik konuksun .şimdi sen de isyan eder, yüreğim bu misafirliğe beklenmedik aşk, beklenmedik para ikisi de kalmaz, gidiverir bir anda... beklemem artık, ben belirlerim. kurallar benim, istediğimi severim. yüreğimi eski, yeni demedim tüm sevdalarda demledim... alınabilirsin sözlerime; kırılmam. hallaç atmış, sevgilerini tutamam. benim sevgilerim yüreğimin gözlerinde çifter çifter asma kilitler üzerinde... sokulma kalbime,sızar sevgilerim depreşir bendeki eski sevda ezgilerin. anla

hoşcakalsın gölgeler

hoşcakal  benim caddelerim senindi yok olmuş bir kaldırım taşıydım ayağına değmedi yüreğim gözlerin aramadan bir gölgeyi seninle gitti yarını yok bu vedanı sadece söylemek değil bu hoş kalmanı ister tüm özleyişler. ağlamak zor mu veda edene taş olmuş ağaçlar görmedin mi çamlar duygusuz saksılarda büyümekte arkandan bakmadım istesem de bakamam sığda bir tetra balığıyım görmez gözlerim tutmak isterim balık kanadı olur ellerim iyi bak kendine hala konuşuyorum seninle üryan ten masumluğunda bulutlara atıp kendimi sevda mırıldanmakta beynimin kıvrımları ay kemancı, güneş gitarcı dinlediğim son bestesi kutup yıldızının "incinmemişken henüz duyguları evrenin ince bir alay var zamanın kaçışlarında " baharı bekledim yağmurların ardından yağan bulutlarımın ağıtları mıydı yalancı bahar bile unutmuş beni sevdiğim selamsızdı kalın dudaklarını aralayıp esmedi hoşcakal gölgem bir tek nefesin kaldı bende koydum onu da yüreğimin cebine Selma Dönmez

Mukavva kalkan

Şiirin Hikayesi bir televizyon kanalında haberlerde izlediğim çocuk oyunu. izlemek yürek acıtıcı.yaşamak nasıl ? ... ahmet, ökkeş, mustafa, hasan anlamıyorum ,zaten epey tahtam noksan. deliyim ama fikrime değil engel çocuklardaki oyun odak noktam... taş olmuş panzer ahmet oturmuş sabit sürüyor aracını biteviye militanlara... onlar da mustafa ile hasan. ökkeş yüzünde sarı çilleri mukavvadan kalkanın üstünde kurşun delikleri çentmiş özenle her bir deliği tahtadan silahlar çapını bilmezler kaleşi doğrulttum, öl emir ciddi gülmezler... bir naylon araba yok sürecek bir tahta at yok sallanacak babanın derdi bir ekmek ancak açtığım çukurlara kimleri gömeyim elimden birşey gelmiyor seyrederken öleyim... çocuklar oyunda gitmiş geleceğimiz budur ancak bu oyundan bileceğimiz!... selma dönmez 1 mayıs 2009 ŞİİRİN SESLENDİRİLMİŞ HALİ İÇİN TIKLAYINIZ. sevgili terelelli tarafından sevgiyle seslendirilmiştir..teşekkürler duyarlı güzel sesli kız....

Sudur aşk

aşkın kaynağı bir kaç damla su öyle gelir tenden ruha en sulu zamanlarda su koyverir sen tam sırılsıklam olduğunda sulanmış çiçektir ilk güneşte parlayan görürsün damlaları aşk gibi dokunamazsın tabu gibi... aşk pamuk tarlalarında ırgatken suya kanmamaktır bir uçtan içerken diğer uçtan yanmaktır benim aşkım lacivert okyanus sen bir deniz kenarında ağlarsın umarsız sularımız tuzlu işte yağmur olmasa da... yüreğinin camlarına vuran ahmak ıslatandır aşk sildikçe yeniden yağar ilk aşk içtiğin duru bir sudur kanmazsın sonra derelere nehirlere... yıllar sular seller gibi geçer alışır yürek buz ayrılıklara... yüreğinin suyu yine akar yine başka sularda kaynar. nehirlere bazen derelere karışır kuru toprağını besler ruhun sen sularıyla beslenirken aşkın sonbahar yağmurları geçer kırkikindiler sormazlar bile aşk bu ... biterken bile bir kaç kova su bir selvi gölgesi biraz kedi tırnağı ve bembeyaz karyolası kara toprağın... Selma Dönmez 4 mayıs 2009

Kızmazsın değil mi ?

atadan, babadan kalan sokaktan, çakaldan öğrendiğim sinkaflı tüm küfürler alt alta not edildi yüreğin müsvedde defterine sana yollanmak için... biraz gecenin üçüne birazı sabahın beşine bir ikisi gözkapağımı tutan mandala saat başı uyanmalara az küfür ayırdım. kırkmetrekare bana alan istanbul’ a küfür talan... kablo ucundaki aşklar gri camdaki eski sevgili de aldı payını bolca sayfadan... dondurucusu olmuş yüreğin soğuk yataklar bomboş bakan boş terlikler sandalyesi gülmez tek tabaklı masalar almaz mı nasibini bundan?... küfürler onaydı ama baktım kalmamış hiç sayfada... yalnızlığım da yalnızım diye ağlar sarılayım gel yalnızlığım vazgeçtim küfürden kızmazsın değil mi bana ?... Selma Dönmez 7 mayıs 2009

Çaprazında aşkın...

siyah beyaz bir resimden gözün ciğerine uzanır aşk. yalnızlıklar yol arkadaşı olmamaya tam niyetlenirken, baharın gölgesi dört kişilik düşer çaprazlaşan yaşamlara. çaprazın her ucuna nefret tam ortasına sevda yerleşir yakalayabilmek için ya sevda avcısı ya da sevgi oltası gerekir... sararmış resmin kenarında ot gözlü hayalet intiharlarda. ayrlık günü, saati unutulan saçma dakikalar... oysa hesap kesim tarihi belli ödedi sevdaya ait tüm verecekleri alacaklar bir telde asılı. anımsar göğem sızıları ve yürek caddelerindeki karmaşada ipteki azraili, milimle kaçırlan yaşamları... başa dönme noktasında ten canlanr, mercan kayası ebrusu aşk, harelenme çabasında. yılların acısı çıkarılan şiirler önce faili belli bir davada yargılanır, kalem kırar yürek. fail değişir bir gün aynada yansıyan aşina simada... artık dörtlü çaprazda ulaşamadağı bir odakta kanamalarının verdiği acının zevkiyle kalır... iki yanlış birdoğru etmez, hırsla attığı adımlar, ellerine yapışan şımarık sevgilinin sessizliğinde

ateşin içnde... Türkan saylan’a...

ışık için çalışanların kıymeti aydınlık sevenlerce bilnmeli...yoksa karanlıklar pusuda...bunun için herşeyi fazlasıyla yapmış bir aydına saygılarımla ---------------------------------------------------------------------------------------- ---------------------------------------------------------------------------------------- sen hiç ateşin içinde gül yetiştirdin mi? goncaları göremeden seferin bitti mi? o güller ki aydınlık ve hürdü karanlıklar bile o ışıltıyı gördü yangınlarımız suyla sönmese de ağlamıyoruz o bizim onurumuz... sen hiç cüzzamlı hasta gördün mü? ağlayan yürekleri alıp sevdin mi? kok kömürü gönüllere ders verdin mi? ışığı önüne alıp yürüdün mü? ağlamıyoruz o bizim gururumuz... sen hiç özgürlüğün kıymetini demokrasinin erdemini bildin mi kadınların kıymetini? hissettin mi cumhuriyetin titrediğini? yüreğimize aydınlığı küpe ettigini ağlamıyoruz o bizim başneferimiz... insanlık için çalışanlar ölmezler yüreklerde sureti var,silinmezler. ışığı takip eden kardelenler pervane

Şiir düştü düşüme

aslında diye başlayan cümlelerde kaybolursun farkettim ki derken yanılgılarında kahrolursun meğerse ve keşke var hep sözcüklerinde. bunlara bağımlı yaşadın tedavisiz ömrünce... kelimelerini koydum döşüme şiir düştü düşüme... dakikaları kaçırır yaşamın peronlarında saatlere zamana inat bakmazsın günleri torbalar, haftalar da çuvallarsın aylar,peşinden yılları alır başına çalar. yüreğinde karaçul dokudun acıyı fikrince... zamanını koydum peşine şiir düştü düşüme... aşk adaletinin gözü sana açık, kendine yasaların,kararnamelerin terazinin kefesi bağlı. tartar sana sen seversin maddelerde fıkralarda. şarkılar tutup yıllarını aradın gönlünce... aşkımı koydum düşüne şiir düştü düşüme...

Sevmeye karar vermek...

gecelerin sahibi adımlar çalar saatin susmasıyla merhaba demeden ruhuna dokunan eli hissetmeden bir karınca dalgınlığında aynı yolu katetmek yıllarca. aşina bir masa başında ekranla hayata inattır bu tekrarda inat da yaşama gülmemek değil mi? balık yüzmesinde ruhtan kaçışlar sadece rüyalarda mı aşka uçuşlar? yalnızlıkların balyozla beyne geçişi en ağır güneşlerden daha derin değil mi? at gözlüğü ile sevmelere karar vermek kurtuluş mudur?söyle;kutup iklimi yürek... yapılan makyajlar yılların yorgunluğunu kapar mı? dudaklar renklenince hayat insana güler mi? siyahtan başka renk giyince yaşam değişir mi? dümdüz yürünen yollar bir çift sivri topuk üzerinde ivme kazanır, yürek lunaparka döner mi? saça atılan bir renkle aşk insana güler mi? kapadığın kapılar sana kapanmıştır aslında her attığın kilit yüreğin kasa şifrelerini çözemeden geçecek deliliğe delil yıllar demektir gözaltında ki torbalar yıllardır kararan yürek ocağının taşmasıdır kaynama noktasında güneşe bakarak sevmelere karar ver

Çelişkidir yaşam....

kendiyle çelişip kendiyle savaşanlar ölmekten mi yaşamaktan mı korkarlar? bir diken çiçeği üflemesinde bağlanılan hayatı bir nefeste hisseder nal ile mıh arasındaki yaşamlara köle mi olur can mı verirler?... sivri bir çift topuk izi takip eder çamurlu toprak yola düşmüş çocuk gözler.. taşlı parlak ayakkabıların parıltısında kahkahalar ilk gençlikle bakışır. taş duvarlarda hayaller film şeridi tahta döşemelerde ürkek mektup açışlar. tutunduğun dallarda düşme korkusu yaşamadan geçen meçhul yıllar çalınmış tek sigara,ilk çekilen dumanlar güneşten kaçıp ay altında paylaşılan sevdalar,tutkular ve şiir bile olamayan sırlar... örselenir; üçayakla yaşamda çekiç darbeleriyle yumuşak duygular bir külah çitlenmiş çekirdek kabuğu şimdi yıllar. çelişkilerle senelerce kılıç kalkan oynayıp ölmekle kalmak arasında karardayken nefes alamadığında onun can olduğunu bilmektir. gençlik gittiği yerden dönmediğinde mum olmak anıları toplayıp ruhunda ip atlatmak yaşamak ve yaşadığını şimdi anlamaktır... -----

Döndüm bak

Şiirin Hikayesi resimdekiler çığıl selma selmin... bir üçlü..ayrı bir desteydik tüm kağıtlardan..sevgili Çığıl hep özel kalacaksın seni bırakıp gitmem herhalde buralarda o kadar merak ettiğim şey var ki.... :)) şiirin ömür oldu..ayrıca teşekkür edemediğim tüm gönül dostlarına da bu vesile ile teşekkürler. ... hangi kalemle yazılıp sırt çantamıza yüklenmişti tanrının dipnot düşmeyi unuttuğu bu kargacık burgacık alın yazısı... bir üçgenin içindeki fasit daireden dışarı çıkmak için teğetleri aradık... kalem elimize geçtiğinde minkale istediler durakladık... gönyeler yaşamımıza sert çizgiler atmadan önce başlığımızı bulma çabamızda kıvrıldı müsveddelerin kenarları... anneler yaşamın tabanı çocuklarına değmesin diye çerçiden alınmış iple gözyaşlarından motif yaparken kapı önü "dert anlat baba türbesi"nde ve iğde çiçekleri yağmadan hayallerimin yırtık şemsiyesine gerçekleri yağdırırdı üzüm gözlü güzel kız... acıtırdı gerçekler mahremden çıkınca. konuşmaktan kaçışım uykulara yatışım

Dost Şair’e

Şiirin Hikayesi gönülden hissedersiniz bazı şeyleri..anlatsanız da kelimeler dudaklardan intihar ederek çıkarlar..şair ilk günden beri destek oldun bize ustamdın, en kötü günümde sesini hissetmek ..sevgili İlker Pamukçu usta'ya saygı ve sevgilerimle.. ... martıların ağlamaklı gözleri şairin dizeleriyle sürmelenir. şehir hatları vapuru ağlasa da bulutların kat kat döşekleri altında sisin çökmesine dayanmaz Üsküdar Vapuru cefakardır seslenmez aşıktır şairane sisin o işveli kaprisine... simit tablasından bir simit almış yamak ustanın dostluk seferinden doyulmaz tadına... susam temizlemeye razıyken vefa duygusunun yıpranmamış tazeliğini bu dizelerde bulmak ömüre değer katar.. yazılan satırlara şiir tohumları dökülür ruhun acısı bir bir dizelerde sökülür usta, martılar,adalar ve istanbul gerçekler hicvedilir dizelerde anlaşılacak dersler var sözlerde eleklenmiş yüreğinde sevdalar bin olsa da neye yarar elde kalan daima bir tane. bir ses sonunda "hacet kalmadı beyler" dese de r

Kadifem (kızıma)

tiz sesli şarkıcı söylerdi hüzün marşı masum şarkının sözleri ’ben bir küçük cezveyim’ şarkın ve sen..en sulu günlerindi kendine acıdığın o kömürden geceler aşkta ve yaşamda her savaşta kaybettiğin an küçülüp bir cebe girecek sırra kadem basmış ruhu gömmek isterdin görünmez mezarlara. dinle şarkını ve ağla kadifem... mutluluğunda da hıçkırıklarla ağlarsın acı ve tatlı birbirine sevdalı; ayrılamazlar yürek ağlarına bakar anlarsın kahve gözlerde içilmez kahveler bir nargile içimi tellenmiş sevgiler sabah beşte gün doğarken aklına gelir yaşamda kaçırılmış sevgiler. sevgi bitmez; ara kadifem... bir çuval incirdir yaşam; hediye sana ister berbat et, istersen yaşa dans etmek istersen adımların emrinde duran ruha kimse hareket emri veremez ruh çeşmeleri kurur, yeşil çimin üstünde yürek uyanır gündüze siyah çamur büstünde donmuş bakışlardadır yenilginin korkusu sevgisizliğin işaretsel kabusu ellerini koyacak yer bulamaz. huzursuz ayaklar oynar yalnızlıklarda. yaşamayı unutma kendin için; kadif

Erdemin mutsuzluğunda

şehrim yanıyor; kızıl hışırtılar kulağımda aldırmamalıyım renklere vurgundum; sarıydı ilk aşkım oturamadım gökkuşağında karaya mahkum ettiler ne deniz, ne gök, ne de bir renk yine de vivaldi çalıyor surlarda ağlamamalıyım... görünür ateşin rengi; nefti yangınım ateş böcekleri amansız firarda parlamaya devam ettiler ah ne güzel inat; inadına tüm bu ahenk mutluluk ve hüzün el ele tutuşup yürüyen iki küçük kız kardeşmiş biri olmazsa diğeri kaybolan yalnızlıktı ulaşmak nirvanaya geçmişim cehaletin mutluluğunda kardeşimi kaybettim pembenin yokluğunda yükselir ruhum her şeyi baştan yaşamaya geri dönmeliyim notaların kucağında ben bana sarılmalıyım yalnızlıklarda yine de vivaldi çalıyor surlarda ağlamamalıyım... Selma Dönmez 16 temmuz 2009

Kumdandı emekler

yıllara verilmiş kumdan emeklerdi bir kumru nefesinde öylesine uçuverdiler sarhoş bir örümcek kadar kurmuşum ağlarımı her şey bir anda yok oldu - düğünü mutsuzluğun... artık ucu görünen tünellerdeyim sessizliğin sesi nasıl güzel ellerimde uçuşan aşkların ne önemi var bir cana ruh vermemişse sevgim... kayıp ilanıdır şehrimin siyah beyaz bir resmin yıpranmış güzelliğinde taşlarını koyamadığım yaşam surlarını yıkarken depremlerin yıkamadığı bedenin teslimidir bir sesin tizliğinde... ağlamak ayın arka yüzünde sevmek yıldızları yaldızsız simsiz yıkmak kolaydı kumdan emekleri dokunmak duygulara isimsiz parmak ucuyla öylesine... çamur olur emekler gözyaşında bir gün ,okyanusa karışır gün batımında... Selma Dönmez 20 temmuz 2009

Eskidi rüyalarım...

dilek ağacında ağlattığım çaputlar ölümün yükünü alır mı omuzlarımdan ? ters yatıp da huzurla mı kalkar mutluluğa şahit olmayan yarasalar ? eşyalarım kadar eski rüyalarım ... pamuk toplar saçlarım son ovada göçebe kalmaz ki göçük altında gri enkazda ezilirken hayalleri baykuş öter delikli uykularda ... göçmenim artık iltica bekliyor bir yanım akbaba kanatlarındadır zamanım kurak mı geçti yaz ben mi duymadım ? aşk çadır kursa ne olur artık damarlarımda ? kaybolmuş bir serçe kadar umutsuzum sahrada tanrı çizmiş göçmen dövmemi bir kere alnıma ruhuma oturmuş acı çıkarır keyfini doyasıya... kerpiç duvarlardan göçmüş zaman çitlere takılır yaşanmış bir an akasyalar altında kaldı gençliğim örümcek ağı kadar narin ve sağlam ... eşyalarım kadar eski rüyalarım.. Selma Dönmez 1 ağustos 2009

Kırmızı çizgilerim

Şiirin Hikayesi her sabah soğuk bir odada kırmızı çizgilere bakan gözlerim ...kırmızı bile soğuk. ... her güne yüzümü yıkayışım aynama merhabayı asışım gerçek değil iki su atımı sonrası oyuncu gülüşlerime siyah yıldızlar doğuyor bilmiyorsun ... sen ölüyorsun ben ölüyorum ölmez otu muyuz ? sen otları bilmiyorsun böğürtlendir gözaltlarım çalılara takılmış gelmiyorsun... Taklamakan da yüzsuyudur merhametin arar yolcumu gözlerim ellerin kara gözlerin deniz yolculuklarında beynin valizlerini dağıtmış duymuyorsun ... şimdi ben karkas yüreklerde dert dayanmaz kolonum duyamam nakaratlarında yokum o ben değilim kırmızı çizgilere bakarım her sabah beyaz ve ayaz bir oda siyah yıldızlarım iskeletlerin kemikleri çatır çatır çatırdar anlamıyorsun ... görmemek için gözümü kaparım kırmızı çizgi tek sıra teyel atar tam merkezden sinemi yakalar ve dikkat yüksek gerilim tehlikesiyim bir pedal çıkımı ızgaralarda saatim yok sayılarla da aram yok her yanmayı bir bahar sayarım arada birde şarkı sararım kan d

Kaçmış aşk zamanları...

aşktan korkup kendinden vazgeçen duygular kullanılmayan eşyalar dolabında tozlarına mahkum çocuksu yalnızlıklarda yosun tutar alınganlıklar erik ağaçları sözleşince baharla belki aklına gelir eski sevdalar gönyelenmez, şakül tutmaz acılar dik durmaya çalışırken yaşamda arzın merkezi sevda merkezi değil doğru mu izdüşümlerde aradığın aşklar ? gecenin laciverti içinde biten yolculuklarda sesler bir serçenin rüzgarla boğuşmasında kaybolur duymak için zaman trenine binmelisin düştüğün sağır kuyu duymaz feryadını kırık gitar penası acıtır kalbindeki yaşlı heyecanı antika şarkılar ruhun mola yeridir artık... hep mutlu olmaktan ibaret sanma artılar ve eksilerle dengesizdir yaşam yalnızlığın şalıyla akşamın koyusuna sızar bir akvaryumda kendini hapsettiğin yıllar bir kar yağsa ve sen o sevdiğin gözlerde donsan.. eski bir tebessümün dokunulmazlığında kaybolsan sonbahar bile tükendi elimizde artık bu kış son... sondur bahar sarıya ulaşınca artık kalp suları çekilmiş bir ada bulutlarda kahve içem

Yüzün askısıdır aynalar...

her sabah ilk selamım sanaydı yıllarca hiç kırmadım seni uğursuzluktu kanımca kırılsanda bakıp beni bulurdum anında diner mi ergenlik kaygılarım yansımalarında? zahiri mi gerçek mi görüntüm sende ayna? cismim eşit midir ruhuma tepe noktanda? narsistce ama yalnız yaşanır aşklar görüntüye ters düşer yaşananlar ruhum bedenimi seyrederken kalır ardında sırlar dokunulmaz yüzünde benliğini aradı yıllar... ruhum söndükçe boyum yükseldi sana seninse ancak bir kaç ufak sırrın çıktı ortaya. varlığını sende anlayıp sevdiğim yalnızlığım ruh toprağının cansuyuna sevgi ışkınlayışım bulutlarımın rengini anlatır sana bir bakışım yanağına değmemiş dudağımda kaldı aşk arayışım... yarasa olduğum gecelerde yüzümü astığım askımsın tıp oynamada okyanus sessizliği yanıtsızlığın. sana bakmak; görmek içimdeki beni kızgınlığım, sevgim, ağlamam yansıman görürüm gerçeği şimdi duvara baksam izlemeliydim kendimi yüreğimden, değil aynadan... gençken sevdalındım şimdi düşman mıyım? yaşadığımı anlatır parmağımla öpüşe

Soğuğun cazibesi...

Şiirin Hikayesi sevmenin tarifi mi ? az sen çokca sen hep sen... ... kahve çekirdeği gözlerinde delinir gider sözlerim bir bun sabahında kalbimin camına yağarken kar tanelerin çeker beni kendine soğuğunun cazibesi ve cennet kapısı açılma ferahlığında hissettiğim serinliğin... alazlanırken tenim en temmuzundan sen denizim , ırmağım ,ferahım gözlerin buzdan uçurumlarım gelme dediğin yerde demir atar okyanuslara ayaklarım soğuğunun olgunluğunda demlenirken aşkım söner karlarında asırlık yangınım... yaşam yorgunu yaşamaya çalışırken yürek yakan kışlarında ve izlerken kar küreğimle yağışını nirvanadır soğuğun asaletidir karları gülümsemenin... yağarken sevgin tipi taneleriyle kırık camlarına kalbimin baharını kaybetmiş portakal çiçeğiyim iki yudum aşkla bakışında söner karlarında asırlık yangınım... Selma dönmez 18 eylül 2009

Yoramazsın ki rüyalarımı...

yoramazsın ki rüyalarımı... şifrelerini çözmek için rüyalarımın gerekli figüranları tanımam ufuk çizgisinde yürürken kayıplarım suratı mı asılıyor gökyüzü ekranının yoksa yaşlı dalgınlığına mı kurbanım dünyanın senaryosu çoktan mı kurulu rüyamın senarist yenisini mi yazıyor bilemiyorum zor bir kareli bulmacadayım sansürlü sözcükler beklemedeyken ağzımı açıp sesimin kayıp ilanını görüyorum cüruf dolu ellerim, atacak yer bulamıyorum her şey bulanık, bu eller çok büyük, benim değil yerime uzanıyor her istediğim şeye bakıyorum; kar da yok, neden donuyorum ? kollarım uçuyor kanatlarında boncuklar beni terkederken ağlıyorum arkasından gözyaşlarımı bir akasya yaprağında buluyor gözlerime barajlar takıyorum bentler dayanamayıp yıkılıyor yüreğim karşıdaki kırmızı çatıda titriyor parmağımı uzatıp sallıyorum umursamazca bakıp duymuyor bir polis cop uzatıyor kalbim aceleyle giyiyor ayakkabılarını sağda bekleyen gemiden el sallıyor ağlayamıyorum... bir kumru konuyor omuzuma zakkum bitmiş gagasında

Baykuşlar kondu şarkılarıma....

bir saksağanın kanat çırpımında rüzgarla savrulan bir karabiber ağacına son dem kadar acı akşamlarını astı gençliğim... yalnızlığa bilet keserken peronda ayrılık ilk yolcuydun unutmadım sen giderken baykuşlar kondu tüm şarkılarıma gözyaşlarımı besteleyip ruhum güfteleri serpti yeryüzüne sessizce yalnızlar ülkesi aşıkları dinlesin diye... artık uzun yol kenarlarında unutulan eski tahta bir elektirik direği kadar yalnız ve tanrıya yakınım... verilen sözlerin öneminin kalmadığı bu zaman diliminde ellerin gözlerini kapamak kızıl yağmurlarını gizlemek içindir nafile avuç açıp yalvarman... duygusal bir fiyaskoydu hayatım sen tam merkeziyken nişangahımın senden sonra, benden sonra zaman yaldızlı bir hediye kutusunda saklanırken değersizdi verilmemiş bir hediye kadar kurdelesi açılmadan değeri anlaşılmayan... (bu yaşam maratonu finale bir adım kaldı /ödünç alınmış bir zamanda yaşıyoruz ve bu noktada herşey ödül zaten...) selma dönmez 9 ekim cuma ... resim: sina ataman

Gözyaşlarına tok olmaz ki çocuklar...

Şiirin Hikayesi yasaktı ağlamak; gözyaşlarına tokum derdi akmayan yaşların üstünden aksak bir ses dayağı cennetten çıkarırken o çocuklar ağlamadan büyüdüler... ... gözyaşlarına tok bir adamın hüzün mayası ile yoğrulan küçük kızı beyaz kireç duvarlara gözüyle ağlamayan kadınlar, tüten sobalar çizerken aklını donduran bellediği o deyiş kulaklarından midesine kolonlar döşer ve tel dolabın içinde kaçırdığı yaşamı prize takardı şarkılarla ahşap radyodan... keskin bir ünlemle palaskalar belde çınlarken kapılara tırmanan bir küçük çocuğun gözlerinden unutmamaya yeminli mor bir çukura düşerdi nefret çocukluğun naifliği bekaretini olgunluğa terkeder dudakta kızılcık şerbeti can kanamasına kamufle ezilen ruhun titremesi anımsatırdı şubat soğuğunu merhaba demişti oysa tanışamadığı baharlara mis kokan beyaz yemenisiyle eteği çamurlu kiraz ağacı... bir sokak lambasına dayanmış söğüt ağacı ve türk filmi desenli perdesi arasından bez bebek gözlerinde yaşamı arardı beyaz kurdele siyah önlük yaşamının

Şubattı aşkın adı...

Şiirin Hikayesi bir öğle uykusu kadar kısayken yaşam çirkin ördek yavrusuna adandı zaman kuğu olduğunu görebilmeli huş ağaçlarını sevebilmeli turuncu kelebeğin ardında gölgemi görmeliydin şu an... değil mi? bazen beklemeye değmez... ... can pencere ellerinde, dizlerinde muson yağmurların kapısı açık bir zindan olur başını çarptığın taşlar imkansız şiirler yazarken yağmurlarla sevişen gözyaşların gülümser gölgen solundaki gerçeğe tanklarla geçer aşk; yüreğin çukurlarından her birine bir umut gömülüyken hırçın yağmurlarla taşınır arsızlığın aşk kokmasına inat... kör bakışlar sarmalanırken dallarında sahi şubat ağlar mı eteği karlı kışlarında? gerçekler balyozlarla indiğinde riyanın acısı beyaza koşar saçlarında sersemce imza atar gönül kırgınlıklara ağlar düğün çiçeği hüzün beyazında kalp intihar meyillerinde gezerken şubat karayeldir gözbebeklerinde... artık dönek miltanıyken sevdanın sahi şubat sonsuza dek seninim der mi aramama hakkını kullanan aşk? kaçamadığın anıların içinde aradığı