Ana içeriğe atla

hoşcakalsın gölgeler


hoşcakal 


benim caddelerim senindi
yok olmuş bir kaldırım taşıydım
ayağına değmedi yüreğim
gözlerin aramadan bir gölgeyi
seninle gitti
yarını yok bu vedanı



sadece söylemek değil bu
hoş kalmanı ister tüm özleyişler.
ağlamak zor mu veda edene
taş olmuş ağaçlar görmedin mi
çamlar duygusuz saksılarda büyümekte
arkandan bakmadım
istesem de bakamam
sığda bir tetra balığıyım görmez gözlerim
tutmak isterim balık kanadı olur ellerim
iyi bak kendine


hala konuşuyorum seninle
üryan ten masumluğunda
bulutlara atıp kendimi
sevda mırıldanmakta
beynimin kıvrımları
ay kemancı, güneş gitarcı
dinlediğim son bestesi kutup yıldızının
"incinmemişken henüz duyguları evrenin
ince bir alay var zamanın kaçışlarında "

baharı bekledim yağmurların ardından
yağan bulutlarımın ağıtları mıydı
yalancı bahar bile unutmuş beni sevdiğim
selamsızdı kalın dudaklarını aralayıp esmedi

hoşcakal gölgem
bir tek nefesin kaldı bende
koydum onu da yüreğimin cebine

Selma Dönmez 29 nisan 2009

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

orkide üstünde katran

Şiirin Hikayesi deniz börülcesi ve çiğ köfte bir tabakta, tutunamadılar imbatta; otuz yıl da olsa ------------------------------------------------------------------------------------------------ sersemoş bu şiir sana...bencil aşıklar kendi türküsünü söyler dediğimde sevmiştin ya...bırak bencil aşıkları otuzbeş yılın ardına ve sakın dönüp bakma... sevgiler izmire ve sana... -------------------------------------------------------------------------------- düşüncenin resmini çizemedi ki hiç mektup yazmayalı binlerce yıl oldu bunlımdayken tüm şiirler saçmalar harfler, anlamlara yalnızlık düşer *************************************************** iki siyah boncuğun pırıltısıyla sözcükler ruhuna harf harf giderken sonuçsuz savaş sevişmeleridir müebbet kırılganlığın adı                           yürek sözlüğüne bir yazık eklenir var...

kimse yalnız ölmek istemez ki...

küçücük elektirikli bir soba karşısında, yorgan altında  neye  gül düğümüzü bilmeden  gül erdik saaatlerce bilirsin işte o tadı... kırk yılı ağırdan alan Meltem ve (L....) ye bu  şiir ... -------------------- kopuk kırk yıl kaç kopuk  şiir  eder? kaç dizenin camları kırılır? toparlanamayan  aşk lardan kaç  şiir , kaç  aşk  kaçışır bu t araf a?  kırk yıl mı ağırdı?  kırık kırk yıllık  aşk  mı?    mevsimleri bilmediğimiz yıllardı soğuğa direndik gece  yanığı uzansa da günlerinin üstüne sedeften  gül ümsemesiyle  sevgi  filesi atar üzerinize  sorardı masumca  hey çıyan! kışı sen misin bu bahçelerin?    adını koymayı bilmediğimiz yıllardı hikaye lere direndik  kalbin ipoteklerinden kaçıp  avuç kadar odalarda  dost  edindi  kitap  kurtlarını yılların ayakları değdikçe tenine, aklına yılgın bir sarı sardıkça ruhunu bilirdi ağaçları...

Her yolculuk bir kendine dönüştür

mimiksiz günlerde kutluyorum seni özgürlüğüm aksak bir kent şerefine  bem beyaz  kadehim sıkılmış şairlerin bunları camlara vuruyor gül mekten çıldırıyorum oransız bir semtte oranlı bir kahve içiyorum seninle kendime geliyorum genç bir binayı griye boyamışlar halinden memnun hiç ağlamıyor göz  kırpıyorum epeydir garip şeyler oluyor bir dramın kolunu tutuyorum seviyorum diye bağırıyorum aşık değilim biliyorum kentimi terkediyorum  kapat müziği muavin  bu kentte bağ görmeden büyüdüm ben... aksak kentim ana kentim kal kapkara  memleketi biz mi kurtardık  buradan yıllarca?  özgürlüğüm her şeyim  muavin geldi mi hareket saatim?   Selma Dönmez 4 mart 2013