Ana içeriğe atla

Dar giysidir gençlik..

Asırlar geçmiş gençliğimin gölgesi üzerinden
Sudan çıkmış kedi duygusundayım bu duruşta
Anlaşılmasın ne dediğim istiyorum ,öyle anlaşılmasın ki
Ben bile düşüneyim...Niye demiştim ? Niye niye ?
Karanlığım yoktu, çiceklerin açtığı bana malum olurdu
Cemreler bir emrimle yeryüzüne düşer ve gülerlerdi
Gölgesinde seviştiğimiz sular öper miydi gözbebeğimizi ?
Çamlar dokunuşuma titrer miydi ? Ürkek ve korkak ...


Asırlar geçmiş gençliğimin adım izleri üzerinden
Bu anason kokusu siner miydi? Gecelerimize nikotinimsi
Sabahların uyutmayan aşıkane konuşmalarında
İstanbul anlar mıydı ?Kimler aşık ? Kimler deli ?
Peşimdeki gölge nereye kadar gelebilir? Ellleri kelepçeli
Karanlığın izlerini takip etmek bir bakışın ucunda
Sabahı bulmak kafayı bulmaktan kolay mıydı akşamın kızılında ?
Karışmayan saatler, günler, ayların olduğu genç yıllarda ...


Gençliğim gölgelerde ,gençliğim adım izlerinde
Gençliğim bir ağacın yeşil gözlerinde zincire vuruldu
Artık zaman ,mekan, gece ,gündüz ,dakika ,saat kalmamış
Merdivenin altında biten otlar! Üstte yıldızlar varmış ,bilemezsiniz
Anlamayacaksın. Anlayamayacaksın ne dediğimi
Sadece ben bileceğim. Ben yazdım .Yudum yudum su içercesine
Hesaplarım bana ,hesaplaması zor olsa da..Karalama defterim de bana
Paralamak mümkün olmadan yaşamak zorunda kalmak uğruna ...


Selma Dönmez 28 mart 2009

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

orkide üstünde katran

Şiirin Hikayesi deniz börülcesi ve çiğ köfte bir tabakta, tutunamadılar imbatta; otuz yıl da olsa ------------------------------------------------------------------------------------------------ sersemoş bu şiir sana...bencil aşıklar kendi türküsünü söyler dediğimde sevmiştin ya...bırak bencil aşıkları otuzbeş yılın ardına ve sakın dönüp bakma... sevgiler izmire ve sana... -------------------------------------------------------------------------------- düşüncenin resmini çizemedi ki hiç mektup yazmayalı binlerce yıl oldu bunlımdayken tüm şiirler saçmalar harfler, anlamlara yalnızlık düşer *************************************************** iki siyah boncuğun pırıltısıyla sözcükler ruhuna harf harf giderken sonuçsuz savaş sevişmeleridir müebbet kırılganlığın adı                           yürek sözlüğüne bir yazık eklenir var...

kimse yalnız ölmek istemez ki...

küçücük elektirikli bir soba karşısında, yorgan altında  neye  gül düğümüzü bilmeden  gül erdik saaatlerce bilirsin işte o tadı... kırk yılı ağırdan alan Meltem ve (L....) ye bu  şiir ... -------------------- kopuk kırk yıl kaç kopuk  şiir  eder? kaç dizenin camları kırılır? toparlanamayan  aşk lardan kaç  şiir , kaç  aşk  kaçışır bu t araf a?  kırk yıl mı ağırdı?  kırık kırk yıllık  aşk  mı?    mevsimleri bilmediğimiz yıllardı soğuğa direndik gece  yanığı uzansa da günlerinin üstüne sedeften  gül ümsemesiyle  sevgi  filesi atar üzerinize  sorardı masumca  hey çıyan! kışı sen misin bu bahçelerin?    adını koymayı bilmediğimiz yıllardı hikaye lere direndik  kalbin ipoteklerinden kaçıp  avuç kadar odalarda  dost  edindi  kitap  kurtlarını yılların ayakları değdikçe tenine, aklına yılgın bir sarı sardıkça ruhunu bilirdi ağaçları...

Her yolculuk bir kendine dönüştür

mimiksiz günlerde kutluyorum seni özgürlüğüm aksak bir kent şerefine  bem beyaz  kadehim sıkılmış şairlerin bunları camlara vuruyor gül mekten çıldırıyorum oransız bir semtte oranlı bir kahve içiyorum seninle kendime geliyorum genç bir binayı griye boyamışlar halinden memnun hiç ağlamıyor göz  kırpıyorum epeydir garip şeyler oluyor bir dramın kolunu tutuyorum seviyorum diye bağırıyorum aşık değilim biliyorum kentimi terkediyorum  kapat müziği muavin  bu kentte bağ görmeden büyüdüm ben... aksak kentim ana kentim kal kapkara  memleketi biz mi kurtardık  buradan yıllarca?  özgürlüğüm her şeyim  muavin geldi mi hareket saatim?   Selma Dönmez 4 mart 2013