Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
kim kovdu yarasaları ? bir kayanın üstünde üç karga kırıyorlar kelime lerin belini kara mezar yarasaları tecavüze uğramış çığlıklarından belli... kim kovdu yarasaları beni mi buldunuz tek sersem? sanrıların eşiği; nöbet sabahlarında karışır düşünceler. karınca kararınca kararmış mıdır dersin? sedasız hece lerde atılmış adımlar beyaz a göz yaşları arkadaş değil artık eder tüm dualarını bildiği dilde b aşk a dil bilmez gece ler kim kovdu yarasaları yeni bir dil mi öğrensem? zırlamaların başlangıcı; adım atılır eşikten... balon perisi sonunda uçacak diye bir kural mı vardı? hangi bilmiş söylemiş? yastıkla kavgalı olmak ağlayamamak kadar acıtırken ne melek ne şeytan yanımda artık hepsi b aşk a omuzlarda ve uyku atlas okyanusunda bir dalga... kim kovdu yarasaları ver uykularımı sahiplendiysen? eşikten atlamadan paspası siler karanlığın saçları; taramalı mıyım? siyah ı seviyorum ve gece ler çok şımarık sevenine kar

bunalmaların zirvesidir bunama.....

(Korku yaşlılığın efendisi olduğunda; gençliğe yenildiğini unutur.korku bile bunar. İnsan bunasa çok mu? ) kapı kapandı karanlıktı yaşamak sınırını aşınca hafıza defterleri karalandı bunalmaların zirvesi bunama... süresiz ışıksızlık arzulanan çocukluk işte avuçlarında. kaçmak yaşanmış zamana bunama... bir gün, herhangi bir saat beyin seyahatte gelgitlerin acıtan gülümsemesinde ruhun valizlerini unutması bunama... unutmak unutulmaktı tüm aşinalar artık yabancı sınırsız umursamamalarda sorumsuz sorunluluk bunama... takıntılı günler parayla didişmeler eşyalarla sevişmeler depresif sövmeler bunama... sayaç sıfırlandı kapı kapandı ve karanlıktı... bunama bir muamma/ tanrım canımı almadan aklımı alma... Selma Dönmez 5 mart 2011

müsvedde defteridir yaşamın

aşk muacceliyyet kesbederse /deli gömleği ziyandır... sana bu son şiirim..gömlekten kurtuluncaya dek iyi bak kendine... -------------------------------------------------------------------------------- ağaçların halay çektiği evlerde gökyüzü hayal perdesiydi söğüt altında çalınan zamanlar meşe palamutundan bebekler atladığımız çift ipler düşmelerin ilk denemesi... dal kırıldı fidanken topraktan çamur yapıp çaputlar bağlanmadı; mevsimsizlikten göz yaşları merhem olmadı üstüne geceleri... hesapsız bir dönemeçti, dönülmez yıllar kaza yeri, moloz yığını enkaz temizlenmeden kızıl örümcek karar ördü zamanın parmakları yüreğe değmeden yakaladı tam mihenk noktasından... turnaları kör etmeyi şans sayarken yangınlarda karardı ateş böcekleri.. denedi sabrı yıllar üstümüzde ne sende tükendi , ne  bende. bir çıyanın kıskacında bağlandığın yaşam müsvedde defteri... oynamayan tüllerin sorgucu taş duvarın suratına lanetini savurur sayılamayan günlerin

orkide üstünde katran

Şiirin Hikayesi deniz börülcesi ve çiğ köfte bir tabakta, tutunamadılar imbatta; otuz yıl da olsa ------------------------------------------------------------------------------------------------ sersemoş bu şiir sana...bencil aşıklar kendi türküsünü söyler dediğimde sevmiştin ya...bırak bencil aşıkları otuzbeş yılın ardına ve sakın dönüp bakma... sevgiler izmire ve sana... -------------------------------------------------------------------------------- düşüncenin resmini çizemedi ki hiç mektup yazmayalı binlerce yıl oldu bunlımdayken tüm şiirler saçmalar harfler, anlamlara yalnızlık düşer *************************************************** iki siyah boncuğun pırıltısıyla sözcükler ruhuna harf harf giderken sonuçsuz savaş sevişmeleridir müebbet kırılganlığın adı                           yürek sözlüğüne bir yazık eklenir varsa aşk; ruh yokluğunda beyaz orkide üstünde katran adsız bahçelerde sorgulanır beynin sarmallarında