Ana içeriğe atla

müsvedde defteridir yaşamın

aşk muacceliyyet kesbederse /deli gömleği ziyandır...







sana bu son şiirim..gömlekten kurtuluncaya dek iyi bak kendine...

--------------------------------------------------------------------------------




ağaçların halay çektiği evlerde
gökyüzü hayal perdesiydi
söğüt altında çalınan zamanlar
meşe palamutundan bebekler
atladığımız çift ipler
düşmelerin ilk denemesi...



dal kırıldı fidanken
topraktan çamur yapıp

çaputlar bağlanmadı; mevsimsizlikten
göz yaşları merhem olmadı üstüne geceleri...


hesapsız bir dönemeçti, dönülmez yıllar
kaza yeri, moloz yığını
enkaz temizlenmeden
kızıl örümcek karar ördü
zamanın parmakları yüreğe değmeden
yakaladı tam mihenk noktasından...



turnaları kör etmeyi şans sayarken
yangınlarda karardı ateş böcekleri..
denedi sabrı yıllar üstümüzde
ne sende tükendi , ne  bende.
bir çıyanın kıskacında bağlandığın yaşam
müsvedde defteri...


oynamayan tüllerin
sorgucu taş duvarın suratına
lanetini savurur
sayılamayan günlerin
uyduruk hesabında güler gözlerin
tanımazken kendini yaşdönümlerinde
ince noktasına denk geldi yaşam
ruhun canla kavgasında
çözülmedi kördüğümlerin...


yeşillerin içinden bir yeşil seçtim
gözlerin geldi ellerime
kalmış bir yerlerde aramadığın
gri, ezik bir güneş doğarken
hiç görmediğim pencerenden
bir cam aç bana
havalandır tüllerini ruhuma
aynı duayı nakarat etmiş kalbine
şarkılar armağan ediyorum
hepsi de uyuyor halimize, pür mealimize
müsvedde defterimize...





unutulmuşluğun unutulmazlığında / anlamsız cümleler yerinde kalsın







selma dönmez


23 ocak 2011

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

orkide üstünde katran

Şiirin Hikayesi deniz börülcesi ve çiğ köfte bir tabakta, tutunamadılar imbatta; otuz yıl da olsa ------------------------------------------------------------------------------------------------ sersemoş bu şiir sana...bencil aşıklar kendi türküsünü söyler dediğimde sevmiştin ya...bırak bencil aşıkları otuzbeş yılın ardına ve sakın dönüp bakma... sevgiler izmire ve sana... -------------------------------------------------------------------------------- düşüncenin resmini çizemedi ki hiç mektup yazmayalı binlerce yıl oldu bunlımdayken tüm şiirler saçmalar harfler, anlamlara yalnızlık düşer *************************************************** iki siyah boncuğun pırıltısıyla sözcükler ruhuna harf harf giderken sonuçsuz savaş sevişmeleridir müebbet kırılganlığın adı                           yürek sözlüğüne bir yazık eklenir var...

kimse yalnız ölmek istemez ki...

küçücük elektirikli bir soba karşısında, yorgan altında  neye  gül düğümüzü bilmeden  gül erdik saaatlerce bilirsin işte o tadı... kırk yılı ağırdan alan Meltem ve (L....) ye bu  şiir ... -------------------- kopuk kırk yıl kaç kopuk  şiir  eder? kaç dizenin camları kırılır? toparlanamayan  aşk lardan kaç  şiir , kaç  aşk  kaçışır bu t araf a?  kırk yıl mı ağırdı?  kırık kırk yıllık  aşk  mı?    mevsimleri bilmediğimiz yıllardı soğuğa direndik gece  yanığı uzansa da günlerinin üstüne sedeften  gül ümsemesiyle  sevgi  filesi atar üzerinize  sorardı masumca  hey çıyan! kışı sen misin bu bahçelerin?    adını koymayı bilmediğimiz yıllardı hikaye lere direndik  kalbin ipoteklerinden kaçıp  avuç kadar odalarda  dost  edindi  kitap  kurtlarını yılların ayakları değdikçe tenine, aklına yılgın bir sarı sardıkça ruhunu bilirdi ağaçları...

Her yolculuk bir kendine dönüştür

mimiksiz günlerde kutluyorum seni özgürlüğüm aksak bir kent şerefine  bem beyaz  kadehim sıkılmış şairlerin bunları camlara vuruyor gül mekten çıldırıyorum oransız bir semtte oranlı bir kahve içiyorum seninle kendime geliyorum genç bir binayı griye boyamışlar halinden memnun hiç ağlamıyor göz  kırpıyorum epeydir garip şeyler oluyor bir dramın kolunu tutuyorum seviyorum diye bağırıyorum aşık değilim biliyorum kentimi terkediyorum  kapat müziği muavin  bu kentte bağ görmeden büyüdüm ben... aksak kentim ana kentim kal kapkara  memleketi biz mi kurtardık  buradan yıllarca?  özgürlüğüm her şeyim  muavin geldi mi hareket saatim?   Selma Dönmez 4 mart 2013