Ana içeriğe atla

Yüzün askısıdır aynalar...

her sabah ilk selamım sanaydı yıllarca
hiç kırmadım seni uğursuzluktu kanımca
kırılsanda bakıp beni bulurdum anında
diner mi ergenlik kaygılarım yansımalarında?




zahiri mi gerçek mi görüntüm sende ayna?
cismim eşit midir ruhuma tepe noktanda?



narsistce ama yalnız yaşanır aşklar
görüntüye ters düşer yaşananlar
ruhum bedenimi seyrederken kalır ardında sırlar
dokunulmaz yüzünde benliğini aradı yıllar...



ruhum söndükçe boyum yükseldi sana
seninse ancak bir kaç ufak sırrın çıktı ortaya.



varlığını sende anlayıp sevdiğim yalnızlığım
ruh toprağının cansuyuna sevgi ışkınlayışım
bulutlarımın rengini anlatır sana bir bakışım
yanağına değmemiş dudağımda kaldı aşk arayışım...



yarasa olduğum gecelerde yüzümü astığım askımsın
tıp oynamada okyanus sessizliği yanıtsızlığın.



sana bakmak; görmek içimdeki beni
kızgınlığım, sevgim, ağlamam yansıman
görürüm gerçeği şimdi duvara baksam
izlemeliydim kendimi yüreğimden, değil aynadan...



gençken sevdalındım şimdi düşman mıyım?
yaşadığımı anlatır parmağımla öpüşen gözyaşlarım.


çözdüm akrebin kendine ettiği ihanetin nedenini
zarar veremedim sevgilime; kırdığında yüreğimin şifrelerini
ayna; sevdim seni de kıramam, satıyorum var mı alan?







(...hey arkada sırrı olan cam, sırlarımız aynı ama ...bendeki can. )



selma dönmez 25 ağustos 2009

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

orkide üstünde katran

Şiirin Hikayesi deniz börülcesi ve çiğ köfte bir tabakta, tutunamadılar imbatta; otuz yıl da olsa ------------------------------------------------------------------------------------------------ sersemoş bu şiir sana...bencil aşıklar kendi türküsünü söyler dediğimde sevmiştin ya...bırak bencil aşıkları otuzbeş yılın ardına ve sakın dönüp bakma... sevgiler izmire ve sana... -------------------------------------------------------------------------------- düşüncenin resmini çizemedi ki hiç mektup yazmayalı binlerce yıl oldu bunlımdayken tüm şiirler saçmalar harfler, anlamlara yalnızlık düşer *************************************************** iki siyah boncuğun pırıltısıyla sözcükler ruhuna harf harf giderken sonuçsuz savaş sevişmeleridir müebbet kırılganlığın adı                           yürek sözlüğüne bir yazık eklenir var...

kimse yalnız ölmek istemez ki...

küçücük elektirikli bir soba karşısında, yorgan altında  neye  gül düğümüzü bilmeden  gül erdik saaatlerce bilirsin işte o tadı... kırk yılı ağırdan alan Meltem ve (L....) ye bu  şiir ... -------------------- kopuk kırk yıl kaç kopuk  şiir  eder? kaç dizenin camları kırılır? toparlanamayan  aşk lardan kaç  şiir , kaç  aşk  kaçışır bu t araf a?  kırk yıl mı ağırdı?  kırık kırk yıllık  aşk  mı?    mevsimleri bilmediğimiz yıllardı soğuğa direndik gece  yanığı uzansa da günlerinin üstüne sedeften  gül ümsemesiyle  sevgi  filesi atar üzerinize  sorardı masumca  hey çıyan! kışı sen misin bu bahçelerin?    adını koymayı bilmediğimiz yıllardı hikaye lere direndik  kalbin ipoteklerinden kaçıp  avuç kadar odalarda  dost  edindi  kitap  kurtlarını yılların ayakları değdikçe tenine, aklına yılgın bir sarı sardıkça ruhunu bilirdi ağaçları...

Her yolculuk bir kendine dönüştür

mimiksiz günlerde kutluyorum seni özgürlüğüm aksak bir kent şerefine  bem beyaz  kadehim sıkılmış şairlerin bunları camlara vuruyor gül mekten çıldırıyorum oransız bir semtte oranlı bir kahve içiyorum seninle kendime geliyorum genç bir binayı griye boyamışlar halinden memnun hiç ağlamıyor göz  kırpıyorum epeydir garip şeyler oluyor bir dramın kolunu tutuyorum seviyorum diye bağırıyorum aşık değilim biliyorum kentimi terkediyorum  kapat müziği muavin  bu kentte bağ görmeden büyüdüm ben... aksak kentim ana kentim kal kapkara  memleketi biz mi kurtardık  buradan yıllarca?  özgürlüğüm her şeyim  muavin geldi mi hareket saatim?   Selma Dönmez 4 mart 2013