Ana içeriğe atla

Her yolculuk bir kendine dönüştür


mimiksiz günlerde kutluyorum seni
özgürlüğüm
aksak bir kent şerefine 
bembeyaz kadehim


sıkılmış şairlerin bunları camlara vuruyor
gülmekten çıldırıyorum

oransız bir semtte
oranlı bir kahve içiyorum seninle
kendime geliyorum

genç bir binayı griye boyamışlar
halinden memnun hiç ağlamıyor
göz kırpıyorum


epeydir garip şeyler oluyor
bir dramın kolunu tutuyorum
seviyorum diye bağırıyorum
aşık değilim biliyorum


kentimi terkediyorum 
kapat müziği muavin 
bu kentte bağ görmeden büyüdüm ben...


aksak kentim
ana kentim kal kapkara 

memleketi biz mi kurtardık 
buradan yıllarca? 

özgürlüğüm her şeyim 

muavin geldi mi hareket saatim?




 Selma Dönmez 4 mart 2013

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

orkide üstünde katran

Şiirin Hikayesi deniz börülcesi ve çiğ köfte bir tabakta, tutunamadılar imbatta; otuz yıl da olsa ------------------------------------------------------------------------------------------------ sersemoş bu şiir sana...bencil aşıklar kendi türküsünü söyler dediğimde sevmiştin ya...bırak bencil aşıkları otuzbeş yılın ardına ve sakın dönüp bakma... sevgiler izmire ve sana... -------------------------------------------------------------------------------- düşüncenin resmini çizemedi ki hiç mektup yazmayalı binlerce yıl oldu bunlımdayken tüm şiirler saçmalar harfler, anlamlara yalnızlık düşer *************************************************** iki siyah boncuğun pırıltısıyla sözcükler ruhuna harf harf giderken sonuçsuz savaş sevişmeleridir müebbet kırılganlığın adı                           yürek sözlüğüne bir yazık eklenir var...

kimse yalnız ölmek istemez ki...

küçücük elektirikli bir soba karşısında, yorgan altında  neye  gül düğümüzü bilmeden  gül erdik saaatlerce bilirsin işte o tadı... kırk yılı ağırdan alan Meltem ve (L....) ye bu  şiir ... -------------------- kopuk kırk yıl kaç kopuk  şiir  eder? kaç dizenin camları kırılır? toparlanamayan  aşk lardan kaç  şiir , kaç  aşk  kaçışır bu t araf a?  kırk yıl mı ağırdı?  kırık kırk yıllık  aşk  mı?    mevsimleri bilmediğimiz yıllardı soğuğa direndik gece  yanığı uzansa da günlerinin üstüne sedeften  gül ümsemesiyle  sevgi  filesi atar üzerinize  sorardı masumca  hey çıyan! kışı sen misin bu bahçelerin?    adını koymayı bilmediğimiz yıllardı hikaye lere direndik  kalbin ipoteklerinden kaçıp  avuç kadar odalarda  dost  edindi  kitap  kurtlarını yılların ayakları değdikçe tenine, aklına yılgın bir sarı sardıkça ruhunu bilirdi ağaçları...