Ana içeriğe atla

kimse yalnız ölmek istemez ki...


küçücük elektirikli bir soba karşısında, yorgan altında 
neye güldüğümüzü bilmeden gülerdik saaatlerce
bilirsin işte o tadı... kırk yılı ağırdan alan Meltem ve (L....) ye bu şiir...
--------------------



kopuk kırk yıl kaç kopuk şiir eder? kaç dizenin camları kırılır?
toparlanamayan aşklardan kaç şiir, kaç aşk kaçışır bu tarafa? 
kırk yıl mı ağırdı? 
kırık kırk yıllık aşk mı? 





 mevsimleri bilmediğimiz yıllardı
soğuğa direndik

gece yanığı uzansa da günlerinin üstüne
sedeften gülümsemesiyle 
sevgi filesi atar üzerinize 
sorardı masumca 


hey çıyan! kışı sen misin bu bahçelerin? 

 adını koymayı bilmediğimiz yıllardı

hikayelere direndik 


kalbin ipoteklerinden kaçıp 
avuç kadar odalarda 
dost edindi kitap kurtlarını


yılların ayakları değdikçe tenine, aklına
yılgın bir sarı sardıkça ruhunu
bilirdi ağaçların yalnızdır gölgesi... 


latin yengeçleri sardığında hücrelerini
yine aralıktı kalbinin kapıları
ve toprak almak için yaş beklemedi 



 adına bile direnemedik
yengeçlere yenildik 

yüreğini kesip bocaladı benzini ruhuna
yitsin diye karabasanlar
bahar koktu ışkın geceler 
koştu deli kanıyla
tutunup ıssızlığın fidanlarına 


tüm saba makamlarını bıraktı, yürünmeyen bir yolda... 


ilk kardı; sevgilinin yasemini kurudu 
meltemin güneşi doğmalıydı üstüne
"eski küllerden muhteşem aşklar"
diye tümcelendi durum... 




ne ipi varsa sarar bazen yaşam 
genetik ipotekler 
eksi işlemlere döndüğünde 
küllenmiş umudunun dibi mor bataklıktı 


yaşanmadan geçen kırık kırk yıl... 
hem masum değil,hem acımasız 
beyin ve kalbin akrabalığı

ey hatasız ılık rüzgarlar
yetmişlerde genç olmak zordu 
seksenlerde ölüp kalmalı mıydı? 



basmakalıp bir kalıp, hesap soramaz ya kalkıp 

 
adını koymayı öğrendiğimizde her şey için geçti


direnecek ne bıraktık? 

 ruhunuza bayram olsun e mi ?





 Selma Dönmez 05 şubat 2013

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

susmak ve susamak arasında bir yaşam

İNdi Tİ sesiyle HAR bırakarak sevgi liler günü hediyesi bu dedi sesizce _______________________________________________ saniye ucunda _ziftin peki _ yaşam sevindi son üzülmeydi bu arsızlığı tanımayan taba bir ruhun bun kazanı kaynadı karadelik sınırında kaç renkti travmalar tutundu en koyusuna  yanılgıydı hep  aşk sevişemedi gökyüzünde k araf atmalar elma yasakken elmaydı, yasaksa çekici... ellerini buz boşluğuna atmadan  kaç asır geçti düşünme kuyularında sonsuzluk veya onsuzluk seçimlerinde intiharlarını yazdı sil baştan ya günahın cazibesi vardı, ya da cazibenin günahı... istanbul saten çarşaf gibi sarmadan didiklerken karadul masum bir beyni  Yarım kalmış bir  şiir in Son dizesinde kumtaşı duvar tonunda esrik tenler  İN sesi lacivert Tİ sesi  siyah tı  HARis bir  aşk a kelepçeli pembe ikinci bir şans aramadı harrran gürran /tuttu attı gençliği imiğinden... Susarak Yaşamak ve susarak ölmek/ susayarak  aşk a ve anlatmaya ...susmamalı, susamamalı gençler!

Her yolculuk bir kendine dönüştür

mimiksiz günlerde kutluyorum seni özgürlüğüm aksak bir kent şerefine  bem beyaz  kadehim sıkılmış şairlerin bunları camlara vuruyor gül mekten çıldırıyorum oransız bir semtte oranlı bir kahve içiyorum seninle kendime geliyorum genç bir binayı griye boyamışlar halinden memnun hiç ağlamıyor göz  kırpıyorum epeydir garip şeyler oluyor bir dramın kolunu tutuyorum seviyorum diye bağırıyorum aşık değilim biliyorum kentimi terkediyorum  kapat müziği muavin  bu kentte bağ görmeden büyüdüm ben... aksak kentim ana kentim kal kapkara  memleketi biz mi kurtardık  buradan yıllarca?  özgürlüğüm her şeyim  muavin geldi mi hareket saatim?   Selma Dönmez 4 mart 2013

Ben böyle bir resimde öldüm

çiçek   çiçek ti tuval, sen suyla oynadın tüm  şiir lerimin arasında çocuk lar kar topu attı eldivenlerinde yıldızlarla alışmalı, sen  çocuk ları boya, ben uçarım dizelerin aryasında  aldırma karlara  *********** renkleri karıştırıp  hüzün leri bağlar  her darbe imlası  dünya  dillerinin kırmızı  kaç tondur yakılan yaşamlarda kim dedi ağlamadığını hey canım renklerin  bir omuza dayamıştır bazen başını bir kılıç kınından çıkıp bölmüştür  sonra tüm yaşanmışlıkları  fırça ve kalem  dilsiz kahvesi kadar dingin ve anlaşılır  şairin dili kalemi,  şiir ler elleri sözcükleri ruhlara serper dizeler bakar tuvallere aşıkane şiir  kirletmez hiç bir tablonun renklerini renkler ustaların ellerinde yaldız yaldız sarıya aşık olana dek  mor bir salkımda kaybolur mu umutlar alışmalı, ağlar renk fazlasında suluboyalar ben hint sarısı bir güne doğdum  İstanbul sensizdi resimler  vapurları kim boyamıştı böyle ustaca?  kim yıkadı  kelime leri sormadan ressama ben böyle bir resimde öldüm  İstanbul   göz yaşl