Ana içeriğe atla

Gecenin kumandanı üniforma istemez





geceyi getirin bana! geceyle yüzleşmek istiyorum!
anlaması hiç de mümkün görünmüyor bir hayalin insan öldürebileceğini
küçük iskender / can güncem 

-----------------------------------------------------------------------------------

gece dedin şair
isimsiz gecelerden istedin 
hangi geceydi istediğin
kırık fesleğen rayihasından

 isimsiz her gece simsizdir
iz bırakmaz bilirsin



şizofren bir zembereğin yelkovanla dansında
kara tek gözlü büyüteçle
adam saat onarırdı
habersiz bunalımlardan 

 tamirin mutluluğunda kaçan
insan ruhu kaç amper


sarışın kadın ilaç kutularına sığardı
renk renk mutluluktu haplar
çamlı evde kör geceye yamanıp
can aldı biri somyanın altından

 eskir duyguların ruhun ağlamaz
budanmaz kolların seni vursa da



oyuldu bedenler neşterlerle
serumlar can suyu, adak çaputu beyaz önlükler 
çocuk yastıkları şelalesiydi mor güllerin 
cansız bir zaman karıştı leylak kokulu yıllardan

 bu yıldan alıp gelsem sana bir tenhayı
insan nefesinin sokakta duyulabildiği


uyku evinde kocaman gözleri açık bir kız
sokak lambası ile söyleşirken
roman yazıldı afili bir korkudan 
birileri yarasa kovaladı sen yakaladın

 üniforman yok ama emrin başüstüne
seç simsiz ve isimsiz geceyi şair
kart hamili yakınım olur

Selma Dönmez 13 mart 2013
 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

orkide üstünde katran

Şiirin Hikayesi deniz börülcesi ve çiğ köfte bir tabakta, tutunamadılar imbatta; otuz yıl da olsa ------------------------------------------------------------------------------------------------ sersemoş bu şiir sana...bencil aşıklar kendi türküsünü söyler dediğimde sevmiştin ya...bırak bencil aşıkları otuzbeş yılın ardına ve sakın dönüp bakma... sevgiler izmire ve sana... -------------------------------------------------------------------------------- düşüncenin resmini çizemedi ki hiç mektup yazmayalı binlerce yıl oldu bunlımdayken tüm şiirler saçmalar harfler, anlamlara yalnızlık düşer *************************************************** iki siyah boncuğun pırıltısıyla sözcükler ruhuna harf harf giderken sonuçsuz savaş sevişmeleridir müebbet kırılganlığın adı                           yürek sözlüğüne bir yazık eklenir var...

kimse yalnız ölmek istemez ki...

küçücük elektirikli bir soba karşısında, yorgan altında  neye  gül düğümüzü bilmeden  gül erdik saaatlerce bilirsin işte o tadı... kırk yılı ağırdan alan Meltem ve (L....) ye bu  şiir ... -------------------- kopuk kırk yıl kaç kopuk  şiir  eder? kaç dizenin camları kırılır? toparlanamayan  aşk lardan kaç  şiir , kaç  aşk  kaçışır bu t araf a?  kırk yıl mı ağırdı?  kırık kırk yıllık  aşk  mı?    mevsimleri bilmediğimiz yıllardı soğuğa direndik gece  yanığı uzansa da günlerinin üstüne sedeften  gül ümsemesiyle  sevgi  filesi atar üzerinize  sorardı masumca  hey çıyan! kışı sen misin bu bahçelerin?    adını koymayı bilmediğimiz yıllardı hikaye lere direndik  kalbin ipoteklerinden kaçıp  avuç kadar odalarda  dost  edindi  kitap  kurtlarını yılların ayakları değdikçe tenine, aklına yılgın bir sarı sardıkça ruhunu bilirdi ağaçları...

Her yolculuk bir kendine dönüştür

mimiksiz günlerde kutluyorum seni özgürlüğüm aksak bir kent şerefine  bem beyaz  kadehim sıkılmış şairlerin bunları camlara vuruyor gül mekten çıldırıyorum oransız bir semtte oranlı bir kahve içiyorum seninle kendime geliyorum genç bir binayı griye boyamışlar halinden memnun hiç ağlamıyor göz  kırpıyorum epeydir garip şeyler oluyor bir dramın kolunu tutuyorum seviyorum diye bağırıyorum aşık değilim biliyorum kentimi terkediyorum  kapat müziği muavin  bu kentte bağ görmeden büyüdüm ben... aksak kentim ana kentim kal kapkara  memleketi biz mi kurtardık  buradan yıllarca?  özgürlüğüm her şeyim  muavin geldi mi hareket saatim?   Selma Dönmez 4 mart 2013