Ana içeriğe atla

depresif mart

nisan yağmurlarıyla ıslanmayan aşıkların

yüzlerinde şeftali çiçekleri

kalplerinde aşkın tarihi

ödev uzun yıllardı

meyveye yalnız durdu aşk...





mayıs aşk mı aşık mı derken

kırgındı belkide bir ara durakta

bir aşk ekspresinin bozulup kalmasına

yıllardan rol çalmasına...





haziran şiir ayları

yüreğin hücrelerine

gönüllüce ezber tutturulan

dize dize aşk aradığımız

sonra oturup ağladığımız





yazlar var mıydı biz nerdeydik?

anımsamak zor

hep kışın yaşamışız

aşıklar kışı yaşar

şairler gece yazar ya öylesine...





eylül senfoniler şirler sana

düşen her yaprakta küser aşk bana

şiir titrer sevginin ilk soğuklarında

yüreğin kazağı güvelenmiş ayrılıklarda...





ekim'in hassasiyetinde döküldü

yürek denkleri

resimler ve mevsimler tartmadı birbirini



kasım sarı aşk sarı

takıntılı aralık

yeni sevdaya atladı

ocak'ın  kibirinde aşk yanmadı

gururla aşk aynı yerde yaşamadı

gülümsemedin aşka hiç, depresifsin mart

kendini bulunmaz sanıyorsun

sen depresif ben serseri!

aşk manik mi depresif mi?



bilmiyorum ama

şu anda pembe bir depresyondayım

ve aşk gökkuşağımı boyamakta

ister geçici olsun, ister psikotik

alır be aşk ruhsat

aşk güzel şey mart, depresif mart..  
 
 
 
                             Selma Dönmez               19 mayıs 2010  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

orkide üstünde katran

Şiirin Hikayesi deniz börülcesi ve çiğ köfte bir tabakta, tutunamadılar imbatta; otuz yıl da olsa ------------------------------------------------------------------------------------------------ sersemoş bu şiir sana...bencil aşıklar kendi türküsünü söyler dediğimde sevmiştin ya...bırak bencil aşıkları otuzbeş yılın ardına ve sakın dönüp bakma... sevgiler izmire ve sana... -------------------------------------------------------------------------------- düşüncenin resmini çizemedi ki hiç mektup yazmayalı binlerce yıl oldu bunlımdayken tüm şiirler saçmalar harfler, anlamlara yalnızlık düşer *************************************************** iki siyah boncuğun pırıltısıyla sözcükler ruhuna harf harf giderken sonuçsuz savaş sevişmeleridir müebbet kırılganlığın adı                           yürek sözlüğüne bir yazık eklenir var...

kimse yalnız ölmek istemez ki...

küçücük elektirikli bir soba karşısında, yorgan altında  neye  gül düğümüzü bilmeden  gül erdik saaatlerce bilirsin işte o tadı... kırk yılı ağırdan alan Meltem ve (L....) ye bu  şiir ... -------------------- kopuk kırk yıl kaç kopuk  şiir  eder? kaç dizenin camları kırılır? toparlanamayan  aşk lardan kaç  şiir , kaç  aşk  kaçışır bu t araf a?  kırk yıl mı ağırdı?  kırık kırk yıllık  aşk  mı?    mevsimleri bilmediğimiz yıllardı soğuğa direndik gece  yanığı uzansa da günlerinin üstüne sedeften  gül ümsemesiyle  sevgi  filesi atar üzerinize  sorardı masumca  hey çıyan! kışı sen misin bu bahçelerin?    adını koymayı bilmediğimiz yıllardı hikaye lere direndik  kalbin ipoteklerinden kaçıp  avuç kadar odalarda  dost  edindi  kitap  kurtlarını yılların ayakları değdikçe tenine, aklına yılgın bir sarı sardıkça ruhunu bilirdi ağaçları...

Her yolculuk bir kendine dönüştür

mimiksiz günlerde kutluyorum seni özgürlüğüm aksak bir kent şerefine  bem beyaz  kadehim sıkılmış şairlerin bunları camlara vuruyor gül mekten çıldırıyorum oransız bir semtte oranlı bir kahve içiyorum seninle kendime geliyorum genç bir binayı griye boyamışlar halinden memnun hiç ağlamıyor göz  kırpıyorum epeydir garip şeyler oluyor bir dramın kolunu tutuyorum seviyorum diye bağırıyorum aşık değilim biliyorum kentimi terkediyorum  kapat müziği muavin  bu kentte bağ görmeden büyüdüm ben... aksak kentim ana kentim kal kapkara  memleketi biz mi kurtardık  buradan yıllarca?  özgürlüğüm her şeyim  muavin geldi mi hareket saatim?   Selma Dönmez 4 mart 2013